1911 Şam Hutbesi Tarihçesi
Şam’a gelişi ve Câmi-i Emeviye’de muhteşem bir hutbe ile İslâm Âleminin dertlerini ortaya koyması ve hal çarelerini göstermesi…
1910 yılının kışında Diyarbakır‘dan Urfa‘ya gelen ve bir hafta kalan Bediüzzaman Hazretlerinin buradan Birecik‘e sonra Gaziantep‘e, sonra Kilis‘e, oradan da Halep ve 1911 yılının başlarında Şam’a gittiği biliniyor.
Bediüzzaman Saidi Kürdî ismiyle, şöhreti Şam ulemâsınca da duyulan Üstad Şam‘a vardığında, Salihiye Mahallesi Kasyon Dağı eteğinde medfun bulunan Mevlânâ Halid Hazretleri‘nin türbesi civarında bir yerde misafir kalmıştır.
1327 Rumî senesinin başı olan Mart ayı içinde yani 1911’in üçüncü ayı içinde, Şam ulemâsının ısrarıyle bir Cuma Hutbesini kendisinin okumasını teklif ederler. Bu ısrarlı teklif karşısında Bediüzzaman Hazretleri Emeviye Camii‘nin minberine çıkar ve ebediyen yaşıyacak olan manidar ve İslâm Âlemi’nin her zaman dersi olacak azim hutbesini Arapça olarak irad eder. O günü Emevî Camii çok mahşeri bir kalabalığa, sahne olur. Onbin insan ve içinde en az yüz ulemâ olan muazzam bir cemaat Bediüzzaman’ın irad ettiği hutbesini dinler.Bu hutbenin Arapça aslı fazla büyük ve uzun değildir. Orta boy yirmi üç sahifeliktir.
Şam Hutbesinin Arapçasının, Şam’da bir hafta içerisinde iki defa basıldığı yazılmıştır. Bediüzzaman Hazretleri Şam’dan İstanbul’a döndüğünde de iki defa basılmıştır. Elde bulunan ikinci baskısı 1912’de İstanbul Ebuzziya Matbaasında, Teşhis’ül İllet isimli zeyli olan milliyet ve din mevzuunu mukayese eden risaleyle birlikte basılmıştır.Şam’dan İstanbul’aHazreti Bediüzzaman, İslâm aleminin mühim bir merkezi olan Şam’da fazla durmadan İstanbul’da hükûmette mühim mevkiler işgal eden hamiyetperver Ahrarlara gidip tekrar Medresetüz Zehra‘sının, fiile çıkmayan tasavvurunu fiile çıkarmak üzere, 1911 yılı baharı sonunda İstanbul’a tekrar gider.
Böylece 1910 yılının İlkbaharında Bediüzzaman’ın İstanbul’dan ayrılıp Şark’a gitmesi vaki’ olduğu gibi, 1911‘in İlkbaharında da, yani tam bir sene sonra tekrar İstanbul’a dönüşü gerçekleşmiştir.
İstanbul’a geldiğinde Sultan Reşad’ın cülûsü hümayunu (tahta geçiş günü) olan 27 Nisan 1911‘deki ikinci senei devriyesi merasimine katılır.
Hutbe-i Şamiyyenin Türkçe’ye Çevrilmesi
Bu tarihten Otuz sene sonra, yani 1951’de onun müellifi tarafından Arapça Hutbei Şamiye, Türkçeye tercüme edilerek genişletildi. Ve Osmanlıca olarak teksir makinasiyle, müellifin bir kısım eski makale ve nutukları da eklenerek bir kaç defa çoğaItıldı. 1952’de müellifin kardeşi Molla Abdülmecid tarafından bu geniş şekliyle olan Hutbei şamiye Türkçe’den Arapçaya tercüme edilerek Türkiye’de, Suriye’de ve Mısır’da bir kaç defa basıldı. 1973 senesinde de Asım Hüseynî tarafından Türkçesinden yeniden Arapça’ya güzel bir üslûb ile tercüme edildi. Ve birkaç kez basıldı. İşte Hutbei Şamiye‘nin tarihçesi…
(Mufassal Tarihçe-i Hayat’tan telhisen alınmıştır.)