Büyüklerin çocuklara oğlum diye hitap etmeleri kendi hanımlarına anam demeleri gibi midir?
(*) Tabaka-i ûlânın şundan hisse-i fehmi şudur ki: “Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’ın hizmetkârı veya “Veledim” hitabına mazhar olan Zeyd, izzetli zevcesini kendine küfüv bulmadığı için tatlik etmiş. Allah’ın emriyle Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm almış. Âyet der: “Peygamber size evlâdım dese, risalet cihetiyle söyler. Şahsiyet itibariyle pederiniz değil ki, aldığı kadınlar ona münasib düşmesin.”
Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’ın hizmetkârı veya “oğlum” hitabına mazhar olan Zeyd (R.A.), rivayet-i sahiha ile itirafına binaen, izzetli zevcesini kendine manen küfüv bulmadığı için tatlik etmiş. Yani: Hazret-i Zeyneb, başka yüksek bir ahlâkta yaratılmış ve bir Peygambere zevce olacak fıtratta olduğunu, Zeyd ferasetle hissetmiş ve kendisini ona zevc olacak fıtratta kendine küfüv bulmadığından, manevî imtizaçsızlığa sebebiyet verdiği için tatlik etmiştir. Allah’ın emriyle Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm almış; yani زَوَّجْنَاكَهَا nın işaretiyle, o nikâh bir akd-i semavî olduğuna delaletiyle, hârikulâde ve örf ve muamelat-ı zahiriye fevkinde, sırf kaderin hükmüyledir ki Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, o hükm-ü kadere inkıyad göstermiştir ve mecbur olmuştur. Nefis arzusuyla değildir. Şu kader hükmünün de ehemmiyetli bir hükm-ü şer’î ve mühim bir hikmet-i âmmeyi ve şümullü bir maslahat-ı umumiyeyi tazammun eden لِكَىْ لاَ يَكُونَ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ حَرَجٌ فِى اَزْوَاجِ اَدْعِيَائِهِمْ âyet-i kerimesinin işaretiyle(**): Büyüklerin küçüklere “oğlum” demeleri, zıhar(***) mes’eleleri gibi, yani karısına “Anam gibisin” dese, haram olduğu gibi değildir ki, ahkâm onunla değişsin. Hem büyüklerin raiyetlerine ve peygamberlerin ümmetlerine pederane nazar ve hitabları, vazife-i risalet itibariyledir; şahsiyet-i insaniye itibariyle değildir ki onlardan zevce almak uygun düşmesin?
İkinci bir tabakanın hisse-i fehmi şudur ki: Bir büyük âmir, raiyetine pederane bir şefkat ile bakar. Eğer o âmir, zahirî ve bâtınî bir padişah-ı ruhanî olsa; merhameti, pederin yüz defa şefkatinden ileri gittiği için, raiyetinin efradı, onun hakikî evlâdı gibi, ona peder nazarıyla bakarlar. Peder nazarı ise, zevc nazarına inkılab edemediğinden ve kız nazarı da zevce nazarına kolayca değişmediğinden, efkâr-ı âmmede, Peygamberin mü’minlerin kızlarını alması şu sırra uygun gelmediği için, Kur’an o vehmi def’ maksadıyla der: “Peygamber rahmet-i İlahiye hesabıyla size şefkat eder, pederane muamele eder ve risalet namına siz onun evlâdı gibisiniz. Fakat şahsiyet-i insaniye itibariyle pederiniz değildir ki, sizden zevce alması münasib düşmesin? Ve sizlere “oğlum” dese, ahkâm-ı şeriat itibariyle siz onun evlâdı olamazsınız!..”
Mektubat 28
(*)“Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir.”
(Sûre-i Ahzâb 33/40)
(**)(Resûlüm!) Hani Allah’ın ni’met verdiği, senin de kendisine iyilik ettiğin kimseye (Zeyd’e): “Eşini yanında tut, Allah’tan kork!” diyordun. Allah’ın açığa vuracağı şeyi, insanlardan çekinerek içinde gizliyordun. Oysa asıl korkmana lâyık olan Allah’tır. Zeyd, o kadından ilişiğini kesince biz onu sana nikâhladık ki evlâtlıkları, karılarıyla ilişkilerini kestiklerinde (o kadınlarla evlenmeleri hususunda) müminlere bir güçlük olmasın. Allah’ın emri yerine getirilmiştir.
(Sûre-i Ahzâb 33/37)
(***)Zıhar, sırt anlamına gelen zahir kökünden gelir. Zıhar’ın ıstılahi mânâsı, kişinin hanımını nikâhı kendisine ebedi haram olan birisine (anne veya kız kardeşi gibi) benzetmesidir. Bununla (benzetmesiyle) kefaretini verinceye kadar hanımı kendisine haram olmuştur. Daha geniş bilgi için Fıkıh kitaplarının Talak bölümüne bakılabilir.